Selam Arkadaşlar!
Yaklaşık üç yıl önce başlayan sanal arıcılık maceramızda, sadece bloglarda ve msn de iletişim kurduğumuz arıcı dostlarımız ile , cumartesi günü yüz yüze görüşme ve tanışma fırsatımız oldu.
Farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda başlayan arıcılık merakı , çıkar amacı güdülmeyen , çok samimi dostlukların kurulmasına vesile oluyor.
Sevgili dostum Ali Türk , zannedersem perşembe günü idi, beni aradı ve ziyarete geleceklerini haber verdi , bu haber , beni ne kadar mutlu etti tahmin edemezssiniz !
Ve heyacanla beklediğimiz cumartesi günü geldi !
Öğlen az geçmişti ki...
...Telefon çaldı !
Telofonda , Ali Türk , soruyor ;
- Abi , otogara yakınmısın?
- ......
- Hayırdır Ali niye sordun? 10 km falan var...
- .....
- Abi , kötü bir haber aldık , Muhteşem abinin " kayınçosu vefat etmiş " Muhteşem abi , acilen geri dönmek zorunda , otogara yakın isen , Muhteşem abi , gelsin görüşelim diyecekti ama uzakmış , Muhteşem abi otobüs ile geri dönüyor !
Telefonu Muhteşem abi alıyor ve aramızda şu kısa görüşme geçiyor ;
- Ali abi , ben , geri dönmek zorundayım , görüşemedik kusura bakma ...
- Abi ne kusuru? başın sağolsun inşallah başka bir zaman ...
Ah be Muhteşem abi , adın gibi muhteşemsin...
Cenazen var , geri dönmek zorundasın , karşındakine hala özür beyan edip" Kusura bakma " diyebiliyorsun...
Başın sağolsun Muhteşem abi , Merhuma Cenabı Allahtan gani , gani rahmet dilerim , mekanı Cennet olsun , Allah geride kalanlara sabırlar ihsan eylesin !

Ve nihayet...
Hoş geldiniz , hoş geldiniz , safalar getirdiniz !

Ne işiniz var kış kıyamet günü yaban ellerde , her tarafı su basmış , kalacaksınız buralarda...

Sohbet , yolun ortasında başladı !

Misafirlerimiz namazlarını eda edememişler hep birlikte mahallemizin camisine gittik.

Daha sonra arılığa geldik , ön plandaki kır saçlı , Sadri Demircioğlu abimiz ekibe istanbuldan katılmış , yeni tanıştık arka plandaki kardeşimiz de Lüleburbazdan Bülent Kınalı.

Ayak üstü sohbet de bayağı tatlı oluyor...

Arı açmadan olmaz değilmi ? arıcıyız ya (!)
Bu kovanın dip tahtası "anti varroa" dediğimiz tahtadan , örtü bezi yerine de naylon ve strafor kullanıldı aslında tüm kovanlarımın üzerinde naylon ve strafor var , arı şu an salkımda, salkım bozulduğunda 10 çerçeveyi dolduracak gibi yani şu an olumsuz bir durum yok.
Bu kovanın dip tahtası "anti varroa" dediğimiz tahtadan , örtü bezi yerine de naylon ve strafor kullanıldı aslında tüm kovanlarımın üzerinde naylon ve strafor var , arı şu an salkımda, salkım bozulduğunda 10 çerçeveyi dolduracak gibi yani şu an olumsuz bir durum yok.
Acaba neler paylaşıyorlar?
Soldan sağa ; Saim , Zafer , AliOsman , Durmuş (mahallemizden) Said bey , Ersin (kardeşim) Hacı Hüseyin abi (mahallemizden) Bülent , Etem (şerbettar köyünden) Ali (ben) Asım , Ali , Şükrü (mahallemizden)

Koca Mimar Sinan'a çırak olacaklarmış (!)
Bilmem ki , kabul edermi...
Arka planda Selimiye camii (keşke bunların yanında durmasaymışım en cüce ben kalmışım be)
İkindi namazını da bu vesile ile Selimiye camiinde eda etmek nasip oldu , camiiden çıkarken.

Dostların canı "Edirne ciğeri" çekmiş , ama ciğerin pişmesini beklemek bayağı zor galiba ?
Bizimki hala beklemede :)
Bekleyen derviş muradına ermiş !
Çifter , çifter götürüyor be ! (nasılsa kendi parası ile yiyor , istersen dükkanda ciğer bırakma :) )
Yemek faslından sonra tekrar geriye döndük .
Bizim engelli arıcı Hasan da geldi Bülent ile muhabbeti koyulaştırdılar...
Yürrü be koca " üc bej " kim tutar seni .
Üc bejler bir arada :)
Veda zamanı geldi çattı...
Ne çabuk da geçti zaman , güle güle gidin dostlar , yolunuz açık olsun sağolun var olun.
Bir daha hangi şartlarda nerelerde karşılaşırız kimse bilemez.
Hani bir laf vardır " kısmet olmadı mı sopa bile yenmez " derler bizim buralarda , evet kısmet olmadı , Muhteşem abi ile görüşemedik , gönüller bir olsun ne denir ki ?
İnşallah başka bir zaman , katılmayı isteyip te katılamayan dostlar ile yakın zamanda bir birlikteliğimiz daha olur...